Kış aylarında, baharda, yaz ve sonbaharda, dört mevsim çarşı-pazarda rahatlıkla bulabileceğimiz bir sebzedir pırasa.
Zambakgiller familyasının bu uzun boylu güzeline ne kadar iltifat etsek azdır. Gerçekten yüce yaratıcının bizlere sunduğu güzel nimetlerden bir tanesidir pırasa.
Kolesterol ihtiva etmeyen pırasanın bileşiminde protein, karbonhidrat, potasyum, magnezyum, B1, B3, C vitaminleri, enzimler, selüloz, albüminli maddeler bulunur.
Faydası pek çok bu şifalı sebzeyle, birçok lezzetli yemekler hazırlamak mümkün. Şimdilik faydaları hakkında bu kadar bilgiye sahip olduğumuz bu sebzeyi sofralarımızda sık sık konuk etsek iyi olur, diye düşünüyorum.
Bu düşünceyle; kolay, ekonomik ve bir o kadar da lezzetli pırasalı üçgen börekleri, soframa konuk edip, sizlerle tanıştırmayı düşündüm.
Konuğumla yaşadıklarımı anlatmaya başlamadan önce, kendileri hakkında kısa bir kimlik bilgisi vermem sanırım uygun olacak:
Adı: Pırasa
Miktarı:4-5 adet pırasa
Geldiği yer: semt pazarı
Doğduğu yer: Herhangi bir tarla veya bahçe
Yakın arkadaşları:2 adet orta boy havuç
Lezzet arkadaşı:100 gram kaşar peyniri rendesi
Güzelliğinin sırrı: Bir miktar sıvıyağ
Kullandığı koku: Karabiber, çörekotu
Kullandığı boya: Yumurta sarısı
Kullandığı elbise türü:3 adet yufka
Oturduğu yer: Sıcacık sohbetlerin olduğu sofralar
Günlerden bir gün, her hafta gittiğim semt pazarında dolaşırken, gözüm pırasaya takıldı. Hemen yanına gittim. Üç beş hal hatır sorduktan sonra, kendilerini mutfağıma konuk etmek istedim. Sağ olsun kendileri beni kırmadılar. Hemen teşrif ettiler. Gerçi gelmeden önce bazı şartları oldu ancak bunları kısa bir süre içinde hallettik. Bunlar ne mi diye merak ettiniz? Bunlardan ilki; benim geldiğim yerde çok sevdiğim havuç da olmalı, belki yufka ve biraz da kaşar peyniri, dedi. Biraz da allanıp-pullanmak için sıvıyağ, yumurta ve çörekotu. E e, ne de olsa konuk olarak geliyordu. Davet eden ben, konuk olan ise oydu. Konuğun bu hazırlığına bir de yardımcı lazımdı. Ben de bunu seve seve üstlendim. Başladım konuğumu, onun istedikleriyle allayıp, pullamaya.
İlk önce dört mevsim güzeli pırasayı, suyla temizleyerek, günün bütün yorgunluğunu üzerinden atıp, canlılığına canlılık katayım, dedim. İnce ince doğrayıp, wok bir tavaya kendilerini bir miktar sıvıyağ eşliğinde aldım. İlle de olmazsa ben de olmam dediği havucu yıkayıp, rendeledim. Bunu da mevsim güzeliyle tavaya alıp, ağırladım. Güzelliğine, katkısını yoğun olarak alabilsin diye, bir miktar kavurdum. İkram ve izzetin ardından kendileri bayağı rahatlayıp, yumuşadılar. Tuz ve karabiberin hoş kokusunu da ilave ederek altını kapattım. Ve bir süre daha bu şekilde dinlenmeye aldım.
Ancak kendileri dinlenirken başıboş durmadım. Bu kadar ağır misafir, hediyesiz olmaz, diye düşündüm. Ona bir kostüm hazırlamaya karar verdim. Başladım kostümleri hazırlamaya. Kostümü yufkadan. Yufkaları, parmak eninde, uzun şeritler halinde kestim. Dinlenen konuğuma, bu uzun şeritlerden her birini, kaşar peyniri ile birlikte sardım. Özel isteği üzerine modeli, üçgenler şeklinde olan kıyafeti (şekline sizler muska şeklide diyebilirsiniz) doğrusu çok yakıştı. Yufkadan elbiseyi pırasaya bu şekilde giydirdikten sonra, sıra geldi elbiseyi süslemeye. Yalnız bundan önce bir ricası daha vardı. O da benim bu elbise ile oturduğum tepsi hafif bir şekilde yağlanmış olmalı, dedi. Eee ne de olsa konuğumuz. Başımızın üstünde yeri var dedik ya. Hemen dediğini yaptım. Tepsiye hafif bir sıvıyağ gezdirip, her tarafını bununla parlattım. Daha sonra kendilerini davet ettim. Biz de adettir. Konuk her şekilde rahat ettirilip, iyi ağırlanır. Bir dediği iki edilmez. Bunun üzerine bir fırça yardımıyla yumurta sarısı sürüp, elbisenin son rötuşlarını yaptım. Son alarak konuğuma bu güzel elbisesi ile koku ikram etmek istedim. Çörekotu serperek, pişmesi için; fırına verdim. Lezzetinin yanında çörekotu kokusuyla da güzelliğini tamamlayan bu uzun boylu güzelimiz nar gibi kızardılar. Artık huzurlarımıza son haliyle çıkmaya hazır. Ha! Bu arada kendileri sıcak bir şekilde sofralara konuk olmayı çok severler. Duyurulur...
Afiyet olsun… |