FARKINA VARAMADIĞIMIZ TEHLİKELER
Gazlı İçecekler, Enerji İçeceği, Meyve Suları,
"Bu Makaleyi Okuduğum zaman günlük yaşantımız da sıradanlaşan şeylerin aslında “farkına varamadığımız tehlikeler” olduğunu gerçekten anladım. Bu farkına varamadığımız tehlikeler nasıl olur da bizim gündelik yaşantımızda vazgeçilemezler arasına girmiş hayretler içinde kaldım. Çok faydalanacağınızı umduğum bu makaleyi mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Özellikle de anne – babalar bu makaleyi okumadan geçmeyin…"
İkinci dünya savaşından sonra enfeksiyon hastalıklarının kontrol altına alınması ve anne ve çocuk ölümlerinin önemli derecede azalması neticesinde ortalama insan ömrü uzadı. Ancak bu dönemde diyette tabii olmayan, genetiği değiştirilmiş sebze ve meyvelerin tüketilmeye başlanması, fruktozlu tatlıların ve içeceklerin yayılması sonucunda kanser başta olmak üzere birçok kronik hastalıklar ortaya çıkmıştır.
Son yüzyılda diyetimizde çok önemli değişiklikler olmuştur.
* Rafine şeker ve beyaz un tüketimi artmıştır.
*Taze sebze - meyve tüketimi azalmıştır.
*Genetiği değiştirilmiş ürünlerle mevsimi dışında beslenme alışkanlığımız olmuştur.
*Omega - 3 yağ asitlerinin tüketimi azalmıştır.
*Katkı maddeleri, toksinler, çevre kirliliği sağlığımızı kötü etkilemektedir.
*Apartman hayatı sonucu çoğu çocuk güneş ışığından ( yani D vitaminden ) mahrum büyümektedir.
*Rahat ve lüks düşkünlüğü sonucu yeterli hareket edememekteyiz.
Eski çağlarda insanlar baldan ve yazın yedikleri meyvelerden bir miktar şeker alabiliyorlarmış. Hurma, üzüm, elma, armut, şeftali gibi meyveler şekerce zengin meyvelerdir. İlk zamanlar şeker kamışı çiğneyerek tatlı ihtiyacını gideren insanoğlu sonra şeker kamışını kaynatarak konsantre etmiş, kristalleştirerek şeker haline getirmiştir. Şekerin sanayiye girmesi ise 12 - 13. yüzyılda olmuştur. Kristof Kolomb’la birlikte Amerika’ da yetiştirilmeye başlanan şeker kamışı sayesinde binlerce şeker fabrikası kurulmuştur. Şeker üretiminin daha da fazla olabilmesi için Afrika’dan getirilen köleler kullanılmış; bir bakıma bazı insanlar tatlı yesinler diye bazı insanlara acılar çektirilmiştir. 17. yy başlarında ise şeker pancarından şeker üretilmeye başlanmış ve böylece şeker ucuzlamış ve zengin sofralarından herkesin sofrasına inmiştir.
İngiltere’de 1750’lerde 2,5 - 3 kg/yıl olan kişi başı şeker tüketimi 1850 lerde 11 kg/yıl; 1950’lerde 54 kg/yıl, günümüzde ise 75 kg7yıl’a yükselmiştir. Şeker tüketimindeki bu çılgınca artışı gayet tabii hastalıkların artışı izlenmiştir.
Mısır şurubu ya da fruktozu biliyor muyuz?
Ketçap, toz kahve kreması, kola, gazoz, şekerleme, meyve suyu, hazır çorba, çikolata, pudig, hazır kek, pasta vs. de mısır şurubu kullanılmaktadır. 1980’lerde 3 milyon ton olan mısır şurubu üretimi günümüz itibariyle 30 milyon tonun üzerine çıkmıştır.
Bazı ürünlerde " Nişasta bazlı sıvı şeker" kullanıldığı yazmaktadır. Nişasta bazlı sıvı şeker mısır şurubunun diğer adıdır. Mısır şurubu şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı, üstelik daha ucuz ve taşıması da kolaydır. Bu nedenle yaygın olarak kullanılmaktadır.
Çay şekeri sükrozdur, yani bir molekül glukoz bir molekül fruktozdan oluşuyor. Mısır şurubunda ise bu oran % 20 glukoz, % 80 fruktozdur. Fruktoz glukoza göre daha güçlü bir tatlandırıcıdır. Fazla fruktoz tüketimi diyabet yüksek trigliserid ( kan yağı), kalp hastalığı, karaciğer yağlanmaı ve yüksek tansiyona yol açıyor.
Diyet kola, diyet reçel, diyet şekerlemelerde kullanılan aspartam adlı kimyasal tatlandırıcı şekerden 200 kat daha fazla tat veriyor. Bir bavul aspartam 1 kamyon şekere denk geliyor. Bazı baklavacılarda yarı yarıya ucuz satılan baklavaların ucuz olmasının nedeni de bu. Aspartamın içinde % 40 oranında sinirsel uyarıcı olan aspartik asitle, % 50 oranında beyin için zararlı etkiye sahip fenil alanin, % 10 oranında ise metil alkol ( yani ispirto!) var. İspirto ise formaldehite dönüşerek kansere yol açma riskini taşıyor! Ayrıca aspartam baş ağrısı, unutkanlık, bulantı, şişmanlık, iştah açma, depresyon, yorgunluk, uykusuzluk, çarpıntı, panik atak, kulak çınlaması gibi bir çok zararlı etkiye sebep olabiliyor.
Fareler üzerinde 104 hafta ( yani 2 yıl) süren bir çalışmada aspartam verilen farelerde 3 kat daha fazla beyin tümörü tespit edilmiştir. Kilo almamak için içilen diyet kola, zero kola vs. de tatlandırıcı olarak aspartam kullanılıyor. Aspartam vücuda girdiğinde insülin salgısına yol açıyor. Böylece kan şekerimiz düşüyor ve acıkıyoruz. Sonuçta daha fazla yiyerek kilo alıyoruz.
GAZLI İÇECEKLER YARARLI MI?
Gazoz ve kola adıyla bilinen portakal, mandalina aromalı aslında " boyalı " olan çeşitli gazlı içecekler şekerli suların karbonhidrat ( CO2) gazı ile doyurulması esasına göre tüketilmektedir. ABD’ de kişi başına gazlı içecek tüketimi yılda 700 kutu ( bir kutu 360 ml ); bu çılgınlık anlamına geliyor. Gazoz reklamlarına milyarlar harcanıyor. Oyuncaklar, çizgi filmler, televizyon, dergi, gazete vs. yoluyla kola şuur altımıza iyice yerleştiriliyor. Tıp otoritelerine göre gazlı içecekler bağımlılığa yol açıyor.
Mısır şurubu şişmanlık salgınının baş aktörüdür. Ayrıca siroz, yüksek tansiyon, diyabet, depresyon gibi çeşitli hastalıklara da yol açabiliyor.
Toplumun çoğu bu hastalıklardan dertli. Ancak çoğu tıp adamı gerçek nedenler üzerinde durmuyor. Bir yandan gazlı içecek tüketimi körüklenirken, diğer yandan bunların yol açtığı yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi durumlar için ilaç satışı körüklenmiş oluyor. Yani çift taraflı bir ticari kazanç ( !) söz konusu.
Bir de enerji içecekleri olarak bilinen asrımızın son keşiflerinden biri var. Bu içecekler şekerin yanı sıra kafein gibi yüksek oranda uyarıcı maddeler içeriyor. Bunları tüketen çocuklarda bir müddet sonra şiddet eğilimi ortaya çıkmaya başlıyor.
Meyve suları masum mu?
Meyve suyu olarak satılan paketlenmiş ürünler 95 - 105 derece de 30 - 60 saniye sıcak işlemden geçirilerek raf ömrü uzatılıyor. Böylece B ve C vitaminleri büyük ölçüde değerini kaybediyor. % 100 meyve suyu diye satılan meyve suyunu kötüler arasında ki iyi olarak kabul edebiliriz. Yine de evde kendimizin taze olarak sıktığı meyve suyunu tüketmek ise ticari ambalajlı meyve sularına göre çok daha sağlıklı bir seçim olacaktır.
Kaynak: Aydın A. Prof. Dr. 7’den 70’e Taş Devri Diyeti. Hayy kitap.
İstanbul 2010
|