BİZE ÖĞRETİLENLER
Afrika Gerçeği/Sömürgecilik
Bize gözlerimizi kapayarak dua etmeyi
öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim boynumuzda haçlar, ellerimizde İncil’ler, onların elindeyse bizim topraklarımız vardı” demişti Kenya Kurucu Cumhurbaşkanı Kenu Kenyattu.
Bugün Somali’de hepimizi gözyaşlarına boğan açlık, günde onbinlerce çocuğun ölmesi, yokluğun yoksulluğun kökeni Batı’lıların Afrika’ya ayak basmasıyla başlar. İngiltere, Portekiz ve Fransa, Afrika’nın büyük bölümüne el koymuştu 19. yüzyılda. Her türlü zenginliğini gemilere yükleyip götürdüler, karşılığında da frengiyi getirdiler!
Almanya İmparatoru Kaiser Wilelm II, 1885 Berlin Konferansı’nda, Afrika’nın batılılarca nasıl paylaşılacağını açıkladı. Fransız-Alman Harbi ve Birinci Dünya Savaşı arasında geçen sürede, 23 milyon kilometrekare Afrika toprağı yağmalandı. Afrikalılar beyazların savaşlarına, en ön saflarda sürüldü. Profesör Vincent Khapoya’nın “The African Experience—An Introduction” (Afrika Deneyimi) adlı kitabında Avrupalıların kendi topraklarından çok daha büyük ülkeleri boyunduruk altına alarak öz güvenlerini arttırdıklarını, Kara Kıtanın akıl almaz zenginlikleriyle kasalarını doldurduklarını, siyahîleri esir pazarlarında sattıklarını, bu zavallı insanlara alkolden fuhşa kadar her türlü pisliği bulaştırdıklarını, birinci dünya savaşında bir, ikinci dünya savaşında da iki milyon Afrika kökenli askeri öldürdüklerini ayrıntılarıyla anlatır. Sömürgecilik dönemi sonunda Afrika’dan çekip giderken Batı, yeraltı zenginliklerini yönetmeyi sürdürdü, bankacılığın dizginlerini elinden bırakmadı, dili ve kültürü koca kıtada egemenliğini sürdürdü. Dev çiftliklerin tapusu hala Batı’lıların üzerinde. Siyahlar hala beyazların iş yerlerinde çalışıyor. Baş kaldıran siyahlar oldu mu da, hemen bir ırk savaşı, kabile çatışması, aşiret vuruşması başlatılıyor! Ama madenler çalışıyor, elmaslar bembeyaz gerdanları süslüyor...
Kısacası, Afrikalılar geçmişte yaşananları sağlıklı bir biçimde değerlendirip, batının kültürel ve mali boyunduruğundan tam anlamıyla kurtulmadıkları sürece, daha nice Somali’ye gözyaşı dökeriz...
Fil avcıları
Afrika’da fil avcıları yollara tuzak kurar ve fillerin bu tuzaklara düşmelerini beklerlermiş. Tuzağa düşen zavallı filin başına, simsiyah giyinmiş avcılar üşüşür, sopalarla vurmaya başlarmış. Aradan bir iki gün geçince aynı herifler, bu kez bembeyaz giyinmiş olarak gelir, fili tuzaktan çıkarır, yaralarını sarar, karnını doyururmuş. Fil de bu bembeyaz giysili adamları kurtarıcısı olarak görür ömür boyu ona hizmet edermiş. Bu öykü size bir şeyler hatırlatıyor mu? Önce toplumsal bunalımlar çıkaracaksın, ardından kurtarıcı gibi ortaya çıkıp toplumu kendine bağlayacak, kahraman olacaksın! (Alper Uludağ’a teşekkürler)
Aziz Üstel/Star
|