BAYRAM NAMAZI
Bayram namazları “(yarı)yıllık toplu ibadet” olarak görülebilir. Biri Ramazan ve diğeri Kurban bayramı olmak üzere yılda iki defa kılınan bu namaz zorunlu (farz) olmakla beraber, Müslüman kimliğinin, İslam toplumlarının, kültürünün ve şehirlerinin önemli bir unsuru olarak Müslümanlarca adeta farz namazlar gibi titizlikle sürdürülmüş, nesilden nesile aktarılmış bir uygulamadır. Cuma namazlarından farklı olarak Bayram namazları güneş doğduktan 45-50 dakika sonra kılınır. Ayrıca Bayram namazlarında hutbe namazdan önce değil, sonra okunur. Bir de bayram namazlarında ilk rekâttaki ilk tekbirin ardından üç tekbir daha alınır, Fatiha suresi bu dört tekbirden sonra okunur. İkinci rekâtta ise, rükûa gidilir. Bayram namazını kıldıran imam, sabah namazında olduğu gibi sureleri ve tekbir, tahmid ve tesbihatı yüksek sesle okur, cemaat sadece imamın okuduğu Kur’an’ı dinlemekle yetinir.
Bütün bunlara bir de, her yıl dünyanın her yanından gelen Müslümanların bir tür “uluslar arası kongresi” niteliğindeki “Hac”cı da eklemek gerekir.
Günlük, haftalık, yarıyıllık ve yıllık programlar şeklinde gerçekleştirilen bu toplu ibadetlerin, ibadetlerin sosyal boyutuna verilen değerin, İslam’ın cemaat ruhuna, ümmet bilincine verdiği fevkalade önemin birer göstergesi olarak yorumlanması yerinde olacağı gibi, ibadetlerin bu boyutunun da asla ihmal edilmemesi gerektiği burada tekrar vurgulanmalıdır. Cami, cemaat, vaiz, imam-hatip, müezzin ve kayyımı ile bu ibadetlerin vesile olduğu sosyalleşme, sosyal örgütlenme ve dayanışmanın, İslam dünyasının ve Müslümanların yaşadığı, dünyanın diğer bölgelerini, en ücra noktalarına kadar bir ağ gibi sardığı hatırlanacak olursa, İslam’daki “namaz” ibadetinin, sırf bir ibadet/tapınma olmaktan öte bir şey olduğunu anlamak pek de zor olmayacaktır.
AHİR ZAMAN İLMİHALİ/M. HAYRİ KIRBAŞOĞLU
|