Ana Sayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Mail 

     
   
   
YEMEKLER
Üye Girişi
En Çok Gezilenler
Kırmızı Mercimek Ezmesi Salatası
Bu leziz salatayı özel arkadaş menüsü için hazırlamıştım. Mercimek köftesine benzeyen bu salatayı denediğinizde vazgeçemeyeceğinizi düşünüyorum. Özellikle yoğurtlu sosu ile yaz..
Nişastalı Börek
Bu böreği bayram sabahı kahvaltı için misafirlerime yapmıştım. Sıcacık ikram edebilmek için sabah erkenden kalkıp yapmıştım. İkinci kez yapışımda yine misafirlerime, ama bu sefer...
Kağıt Kebabı
Bir yemek kağıda sarılıp, fırına girince bu kadar mı güzel olur? Bu kadar mı enfes kokar diyorum ve başka..
Bize Ulaşın
Yaşamdan Notlar
Milli Piyangodan, Dini Piyangoya!!!
19.6.2013 - 18:45

MİLLİ PİYANGODAN, DİNİ PİYANGOYA!!!

Allah’ın rahmeti, bereketi, nuru hepimizin  üzerine olsun...

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

“Kulu Muhammed’i geceleyin, Mescid-i Haram’dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid- i Aksâ’ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O’dur.” İsra Suresi, 1. ayet

Peygamberimiz şöyle dua ederdi;

“Ey Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl, bizi Ramazan’a eriştir.”

Üç aylar ibadet mevsimi midir? Söylenildiği gibi bu aylar şefaatin verildiği ve bunun bonus gibi kullanıldığı aylar mıdır? Yaşantımızı gözden geçirdiğimiz ve ağırlıklı olarak ritüelleşmiş ibadetlere ayırdığımız zamanlar mıdır? Hakikaten maneviyat iklimi sadece bu aylara mahsus bir durum mudur? Kulluğumuzu farkediş sadece bu aylarda mı olmalıdır?

Mustafa İslamoğlu’nun dediği gibi özel gün ve geceleri dini piyangoya çevirmeyelim. Bu yüzden (Kafamda bu ve buna benzer birçok soru varken açıkçası…) bu sefer geleneksel bir hale gelen kandil kutlamalarını yapmak istemedim. Dolayısıyla kandil simidi tarifini de kandil günü yayınlamak istemedim.

“Dini piyangoya çevirmeyelim” sözünde katıldığım noktayı nacizane biraz açmak istiyorum.

Bizler insan olarak zamanla sınırlı mahluklarız. Zaman en büyük sermayemiz. Zaman bizim en büyük sorumluluğumuz. Giden günümüz bir daha geri gelmiyor! Hatta bir salisemiz bile. Durum böyleyken vahiy işte bu geri gelmeyen sermayemize dikkatimizi çekiyor. Bu yüzden Şems Suresi, Leyl Suresi, Duha Suresi, Asr Suresi’nde zaman parçalarının hepsine yemin eder Rabbimiz. Dolayısıyla Rabbimiz tüm gün ve ayların Rabbidir.

Peygamberimizin ve sahabesinin dilinden “üç aylar” diye bir şey duymadık. Din kültürü ile dini olan şeyi birbirine karıştırmamamız gerekiyor. Beşeri olanı ilahileştirmememiz gerekiyor. Zaten ilahileştirilemez de. Din koyucu sadece Rabbimiz olan “Allah” tır.

Peygamberimizin üç aylara dikkat çekmesi Kur’an’i hassasiyettir. Bu yüzden dinimizi ritüel dini haline getirip, ruhbanlaştırmayalım. Ki bu da Kur’an’ın kesinlikle yasakladığı konulardandır. Manevileşmekle-Ruhbanlaşmayı birbirine karıştırmayalım!

“Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik, ona İncil’i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.” Hadid Suresi/27. ayet

İbadetler ritüellerden ibaret bir kavram değildir. İbadet “kulluk”tur. İbadetlerdeki aslolan, vahyin belirttiği ibadet, bizleri her türlü kötülükten, aşırılıktan koruyan, haramdan kaçınmaya çağıran ve ölçülü olmaya davet eden bir ibadet (kulluk) anlayışıdır. Rabbimiz olan Allah’tan bize ulaşan “Tevhid ilkesi” insana ve insandan insana, tüm yeryüzüne yansıyan bir ibadet anlayışıdır. Öyle ki bunun etkilerini, izlerini, belirtilerini, boyasını, maneviyatını, sosyal yönünü yaşadığımız hayatta görmememiz imkansız hale gelmektedir.

Zira vahyin bizlere anlattığı şekliyle ve müslüman olarak bizlerin “algı” sında oluşan ibadetler, Rabbimize ulaşmada “amaç” değil, “araç” lardır. Bizleri ebedi mutluluğa götürecek olan araçlardır “ibadetler”. Bu yüzden bir ibadet ki davranışımızda, ahlakımızda  karşılığı yoksa, orada gerçek ibadetten falan bahsedilmesi mümkün değildir. Bu yüzden bu mübarek gün ve gecelerde yüzlerce kez hatta binlerce kez tövbe istiğfarda da bulunsak ibadetimiz, bunun karşılığı sermayemiz olan zaman sermayemizin her saniyesine hatta her saliyesine nakış nakış işlememişse, orada canlı bir ibadetten bahsetmemiz mümkün olmaz. Zira ibadetin ruhu maksadıdır. Bu durum olsa olsa;

“Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok” sözüne benzer bir durum olur. Yani üzeri, davranışları ritüellerle dolu, ancak zamanın ruhuna işlememiş, ölü bir ibadet, ruhsuz bir beden olur.

Halbuki ibadetin ruhu ‘maksadı’dır. Maksadımızsa Rabbimize güzel bir kulluk’tur. Kulluksa zamana nakış nakış işlenen canlı bir olgudur! Bu durumu peygamberimiz zamanındaki yaşanmışlıkla örneklendirmek istiyorum:

“Bir gün bazı kimseler Resulüllah’m evine geldiler. Konuşmalar sırasında, eşinden Resulüllah’ın evde yaptığı ibadetlerin nasıl ve ne kadar olduğunu sordular. İşittikleri umdukları gibi değildi. Onlar Resulüllah’m evinde sürekli namaz kıldığını zannediyor olmalılar ki, işittikleri bu düşüncelerini haklı çıkarmayınca, Resulûllah’ın az ibadet ettiğine karar verdiler. Sonra da bunun sebebi olarak ’Biz nerede, o nerede! Biz hiç O’nun gibi olabilir miyiz? O’nun yaptığı ve yapacağı günahların tamamı bağışlanmıştır. Fakat biz öyle değiliz’ dediler. Bununla, sürekli ibadet edilmesi gerektiği düşüncelerini haklılaştırmış oluyorlardı, içlerinden birisi ’Ben bütün gece uyumayacağım, bütün geceyi namaz kılmakla geçireceğim’ dedi. Diğeri de ’Ben hiç ara vermeden, hep oruç tutacağım’ dedi. Bir diğeri ’Ben hiç evlenmeyeceğim; kadınlardan hep uzak duracağım’ dedi. Bu sırada Resulüllah geldi ve onların sözleri kendisine bildirildi. Bunun üzerine ’Bu sözleri söyleyen siz misiniz? Ben hepinizden çok ALLAH’tan çekinirim. Ancak buna rağmen ben (Ramazan dışında) bazen oruç tutarım, bazen de tutmam. Geceleri bazen nafile namaz kılarım, bazen de uyurum. Ayrıca evliyim de. Kim benim yaptıklarımdan yüz çevirirse, benden değildir” dedi.

Ayrıca, ’Ruhbanlıkla görevlendirilmedim’ veya

"Bize ruhbanlık emredilmedi’ demiştir.

Bir başka seferinde de ağır hasta olduğu halde, iki oğlunun desteğinde yürüyerek Mekke’ye giderek haccetmeye karar veren kişiden bahsedenlere;

“Bu kimsenin nefsine işkence çektirmesine ALLAH’ın ihtiyacı yoktur” demiştir.

Evet ibadete ihtiyacı olan bizleriz. Rabbimiz olan Allah’ın böyle bir şeye ihtiyacı yok. Bu yüzden bizzat elçisinin şahsında, hayatın olması gereken ölçüsünü (itidali) bizlere bildirmiştir. Bizleri yaradan, bizlerin ihtiyacını da en iyi bilendir. Bizleri ancak gücümüzün yettiği ile mükellef tutmuştur.

“Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!” Bakara, 2:286

Allah Resûlü (asm); “Dinde aşırı gitmekten sakının. Çünkü sizden öncekiler dinde aşırı gitmekle helâk oldular” buyurmuştur.

Sünneti ihya edeceğim diye gece nâfile namaz kılmaya ağırlık veren birisi, bu yüzden yorgun ve bitkin düşer ve sabah namazını ihmal ederse, eşini ve çocuklarını ihmal ederse, misafirlerini ihmal ederse, sağlığını ihmal ederse dinde aşırı davranmış olur ve Peygamber Efendimiz’i (asm) de karşısında bulur. Örnekler üzerinde inceleyelim:

“Enes (ra) anlatır: Peygamber Efendimiz (asm) mescide girdiğinde, iki direk arasında gerilmiş bir ip gördü.

“Bu ip nedir?” diye sordu. Ashab-ı Kiram:

“O ip, Zeynep bint-i Cahş’ındır. Yorulduğu zaman ona tutunur” dediler. Peygamber Efendimiz (asm):

“Onu çözünüz. Namazı zevkle kılınız. Yorulduğunuz zaman da yatıp uyuyunuz” buyurdu. 8 Nevevî, R. Sâlihîn, 146;

Bir ibadeti yapmakta Rasulullah ve sahabeleri bizden daha gayretliydi şüphesiz. Ancak;

Peygamber efendimiz ritüelleşmiş bir ibadet algısından, tehlikesinden korkmuş olmalı ki; “Ben sizin için güzel bir örnek değil miyim?” buyurmuştur. Yine peygamberimizin sevgili eşi Aişe annemize: “Onun ahlakı nasıldı? diye sorulduğunda “Siz Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlakı Kur’an’dı.” diye cevap vermiştir. (Riyazü’s-Sâlihîn, 1851 No’lu hadis )

Sanırım bu konudaki son noktayı hayatın merkezinden bu örnek cevap vermekte. Ne dersiniz?

Rabbim bizleri dinde aşırı gidenlerden olmaktan sakındırsın! Amin...

Bu haberi : 2718 kişi okudu.
Arkadaşına Gönder  Yazdır
İsminiz *
Başlık *
Yorumunuz *

 


harf daha yazabilirsiniz.
Onay Kodu:
Onay Kodu Doğrulama *
  

Ana Sayfa   |  Dua   |  Medya Köşesi   |  Videolar   |  Firmalar   |  Ziyaretçi Defteri
Herrenk.com:Pratik Bilgi, Sağlık, Yemek Tarifleri, Elişleri, El örgüsü, Eğitim, Ev yapımı ürünler, Çay Saati
© 2010 - www.herrenk.com Tüm Hakları Saklıdır. Sitenizde bağlantı linkleri verilip ve kaynak gösterilerek sitemizden alıntı yapılabilir.
WEB YAZILIM:TEKNODEVA Ankara Web Tasarım, Web Yazılım, web tasarım
Firmalar