Bir gece yakın arkadaşları ile son derece neşeli bir sohbet içindeyken çoktan yatmış olan oğlu odasından seslendi:
-Anneciğim! Susamışım… Bana su verir misin?
Sohbet bölünmüştü. Annenin en samimi olduğu arkadaşı, biraz şakacı ama uyaran ve mekanik bir sesle çocuğu anneden önce cevaplandırdı:
-Kalkıp suyunu içmen gerekmiyor mu?
Bu, doğru yerde doğru davranış kuralını bilmeyen, duygusal ihtiyaçları sezinleyemeyen birinin tepkisiydi. İhtimal, kendisi de bir anne olan bu dost, çocukların iyi bakıldıklarında iyi işleyecek birer makine olduklarını düşünenler arasındaydı. Çocuklar makine, onlar da iyi birer tamirciydi…
Anne, çocuğunun kendi işini kendisinin yapmasına önem vermekle birlikte, çocuğunun su istemesinin özel bir anlamı olduğunu hissetti. Bu, farklı bir durumdu. Farklı durumlar farklı tepkiler gerektiriyordu. Eğitimi bir sanat yapan buydu.
Çocuk yalnız su değil, annesini de istiyordu. Kendisine su getiren annesini istiyordu çocuk. Anneliği istiyordu, tamirci değil… Bir bardak suda annesini yudumlayacaktı o.
Anne sıcak bir sesle “geliyorum yavrum!” dedi. Kalktı, bir bardak suyu çocuğuna götürdü. Onun yavaşça suyunu içmesini seyretti. Yanılmamıştı. Bardağın üstünden iki kocaman siyah göz kendisine dikilmişti. Anne, boş bardağı masanın üzerine koyup oğluna sımsıkı sarıldı, onu öptü. Sonra yorganını sıkılayıp omuzlarını ovdu. Oğlunun ellerine de bir öpücük kondurup odadan çıktı.
Çocuk en güzel uykularından birine dalmıştı.
Önerilen kaynak:
Ahlak ve karakter eğitimi
Recep şükrü apuhan |