Birinci gün hava bir parça na-müsaiddi;
İkinci gün açılıp,sonra pek güzel gitti.
Dedim ki Fatih’e çıksam yavaşça,bir yanda
Durup o alemi seyreylesem de meydan da,
Ziyaret etsem ahibbayı sonradan...Hoş olur.
Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur.
Bu arzu-yi tenezzüh gelince, artık ben
Durur muyum?Ne gezer!Fırladım hemen evden.
Gelinde bayram,Fatih’te seyredin,zira
Hayale, hatıra sığmaz o herc ü merc-i safa,
Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan
Tutun da, ta dedemiz demlerinden arta kalan,
Asırlar ölçüsü boy boy asalı nesle kadar,
Büyük, küçük bütün efrad-ı belde,hepsi de,var!
Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar,
İçinde darbuka deflerle zilli şakşaklar,
Biraz gidin:kocaman bir çadır...Önünde bütün,
Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için
Nöbetle bekleşiyorlar.Acab içinde ne var?
"caponya’dan gelen,insan suratlı bir canavar!"
Geçin sırayla çadırlar.Önünde herbirinin
Diyor "kuzum,girecek varsa,durmasın,girsin."
Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir ilan.
"Alın gözüm buna derler..."sedası her yandan...
Elektrikçilerin keyifi pek yolunda hele:
Gelen yapışmada bir mutlaka osaplı tele.
Terazilerden adam eksik olmuyor;birisi
İnince binmede artık onun da hemşerisi:
"Halk okka çünkü bu kantar...Frank icadı
Değil! Dirhemleri dört yüz,hesapta gram şaşmaz adam."
-Muhallebim ne de kaymak!
Şifalıdır macun!
-Şimdi istedin ağ(a)?
-Yokmuş onluğum,dursun.
O başta kuskunu kopmuş eyerli düldüller,
Bu başta paldımı düşmüş semerli bülbüller!
Baloncular,hacıyatmazlar,fırıldaklar,
Horoz şekerleri,civciv öter oyuncaklar;
Sağında atlı karınca,solunda tahtaravan,
Önünde bir sürü çekçek,tepende çifte kolon,
Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer...
Ferağ-ı dal ile birden geviş getirmedeler
Koşan gezen oturanlar,maniler düzüp çağıran,
Davullu zurnalı "dans!" eyliyen,çoşup bağıran,
Bu kainat-ı sürurun içinde gezdikçe
Çocukların tarafındaydı en çok eğlence
Güzelce süslenerek des-i naz-ı mederle;
Birer çiçek gibi nevver olan bebeklerle
gelindi safha-i mevvec-i iyde başka hayat...
Bütün süruru şetaretti gördüğüm hareket
Onar parayla biraz sallanırdılar...Derken,
Dururdu "Yandı!"sadesiyle türküler birden.
-Ayol,demin daha yanmıştı a!Herif sende ...
-Peki kızım ,azıcık fazla sallarım ben de.
"Deniz dalgasız olmaz
Gönül sevdasız olmaz,
Yari güzel olanın
Başı belasız olmaz!
Haydindi mini mini maşallah
Kavuşuruz inşallah..."
Fakat bu levha-i handana karşı, pek yaşlı,
Bir ihtiyar kadının koltuğunda,gür kaşlı,
Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor.
Gelen geçer,"Bu niçin ağlıyor?"deyip soruyor.
-Yetim ayol...Bana evlad belasıdır bu acı.
Çocuk değil mi? Salıncak!" diyor.
-Salıncakçı!
Kuzum biraz da bu binsin...Ne var sevabına say...
Yetim sevindirenin ömrü çok olur...
-Hay hay!
Hemen o kızda salıncak çının mürüvvetine,
Katıldı ağlamıyan kızların şetaretine.
........
M.Akif Ersoy |